Hayat ve Nefes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hayat ve Nefes

Hayat'a Bir Nefes'lik mola...
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Lorelei (bir vampirin hikayesi)

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
hotaru_edward
..::Pembe Yıldız::..
..::Pembe Yıldız::..
hotaru_edward


Mesaj Sayısı : 1634
Kayıt tarihi : 21/05/10
Yaş : 27
Nerden : hayal bahçesinin kuru topraklarından...

Lorelei (bir vampirin hikayesi) Empty
MesajKonu: Lorelei (bir vampirin hikayesi)   Lorelei (bir vampirin hikayesi) Icon_minitimeSalı Ağus. 03, 2010 2:45 pm

Küçükken ne zaman kötü bir rüya görsem ne zaman uyuyamazsam o karanlık ve ürkütücü koridorlardan geçip hiç kimsenin olmadığı kalede annemin odasını bulurdum.Onların yanında uyurdum ve canavarların annemin bir meleğinkine benzeyen o görünmez kanatları ardında beni bulamayacaklarını sanırdım.Ve o kanatların ardında güzel rüyalarıma dönerdim.
Ama şimdi yerimden kıpırdayamıyor ve sadece gecenin koynundaki ayın ışığının koyunu perdelerin arasında süzülüp yatağıma bıraktığı aydınlığı izliyordum.Korkumu garip bir şekilde var olan sessizlikle paylaşıyordum.Ayağa kalktım.Gördüğüm rüyadan etkilendiğim ellerimin titremesinden belli oluyordu.Sabahlığımı hızla giyip çirkin gölgeler yaratan perdeleri hızla çekip ay ışığının odayı aydınlatmasına izin verdim.
Boynum acıyordu.Elimi yavaşça boynuma koyup biraz ovdum.Boynum terden ıslanmıştı.Gördüğüm rüyadan olmalıydı.Odada rengi belli olmayan gölgede kalmış lüks koltuğa oturup iç geçirdim.Uykumun arasında bazı sesler duymuştum ve açıkçası ortalık bu kadar sakin değildi.Sanki sessizlik bir anda geceden kopmuş ve buradaki tüm hayatı almıştı.Hiç bir ses yoktu; ne doğanın sesi ne hizmetçilerin ayak sesleri ne de muhafızların konuşmaları…Sessizlik arkadaşımdı bu kez…
Ayağa kalkıp ablama bakmaya karar verdim.16 yaşındaydım.Evet büyümüştüm onun yanına gidip kanatların altına almasını isteyemezdim.Ama en azından onun orada olması beni rahatlatırdı.Koridorlarda yürümeye başladım.Tüm mumlar sönmüş karanlığı aydınlatan masum ay ve elimdeki şamdana sıkıca koyulmuş mumun alevi vardı.Ablamın odasının önünde durdum.Kapısı açıktı içeri girdim ve yatağına doğru ilerledim.Kapatılan tüm perdeleri açıp içeriye ayın ışını misafir ettim. Yırtılmış çarşaflar yataktan kaymak üzereyken tutup yatağın üzerine koydum.Bazı lekeler sarıyordu çarşafı.Kahverengiye yakın bir şeydi.Ama ne olduğunu anlayamamıştım.
Ablam odasında değildi belki kütüphanede kitap okuyordu.Derin bir iç çekip abimin ve karısının odasına doğru ilerlemeye başladım.Belki kapıya çalarsam uyanıp bana cevap verirlerdi.Odaya vardığımda kapısı açıktı.Gözlerimin önünde darmadağınık bir oda vardı.Aynalar kırılmış perdeler yerinden kopmuş çarşaflar yerlerde yanmakta olan mum mermerin üstünde son nefesini veriyordu.
Oradan ayrılarak koşmaya başladım dadımı bulacaktım.Heykeller yıkılmış porteler resimler yerlerde geziyordu.Sessizliğin ayak seslerimi bile örtüyordu.Daha hızlı daha hızlı koştum.Dadımın odasına vardığımda kapıyı yumruklamaya başladım.Yumruklarım bir süre sonra kapıyı bana açmıştı.İçeri girip yatağında yatan ve beni duymayan dadıma doğru ilerlemeye başladım.
“Dadı…”
Daha yüksek bir sesle ona bir kez daha seslendim…Ama beni duymuyordu.Yanına gidip hafifçe dürttüm onu…İlk dokunuşumla yataktan yere yuvarlandı.Mumun alevi geceliğindeki tüm kanları masum ve korkan gözlerimin önüne serdi.Hıçkırıklarım tutup ona doğru eğildim.Ölü gibi rengi solmuştu.Gözleri açıktı ve tüm canlılığını yitirmişti.Çarşafları kanının rengine bürünmüş benim bakmamı bekliyordu.Gözümden yaşlar yanaklarımdan dudaklarıma doğru akmaya başladı.
Koşmaya başladım.Terliklerimden biri beni yarı yolda bıraktı.Sabahlığım kollarımdan düştü.Gözyaşlarım koridorlardaki kırmızı halıları ıslatmaya devam etti.Salona koşuyordum.Konuşamıyordum nefes alamıyordum.Hiç bir şey hissetmiyor yalnızca koşuyor ve ağlıyordum.Mumların ışığının büyük demir kapılardan taştığı salona vardım.Demir kapıları hızla açıp korkunç manzaraya bakmak zorunda kaldım…
Mumların alevleriyle aydınlatılmış salon kanlarla kaplıydı.Lüks duvar kâğıtlarının üstünde kanlı el izleri vardı.Koltukların ardında yatan bedenleri görebiliyordum ama inanamıyordum.Yavaş ve emin adımlarla yürüdüm.Ayaklarımı sürdüğüm yerler kanlıydı.Ellimi koyduğum heykeller kanlıydı.Ve gördüğüm ailemin kıyafetleri tamamen kanlarla kaplıydı.Onların yanına gittim ve diz çöküp bakmaya başladım.Kocaman kıpır kıpır gözleri ve kızarmış yanakları dışında tamamen hareketsiz ve sessizdiler.Kanları tüm elbisemi ellerimi ve yüzümün yarısını kaplamıştı.Annemin göğsüne başımı koyup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Portreler yere inmiş her portenin kalın çivisine öldürülen hizmetçiler asılmıştı.Bu vahşetin ortasında kalmıştım ve sadece ağlıyordu.Annemin kucağında artık ölü olan kolları arasında ve artık yok olan kanatları ardında.
“Ağlama…”
Bu ses kulaklarıma yankılandığında yavaşça başımı kaldırdım.Gölgelerin arasından bir adam çıkıp bana yaklaşmaya başladığında ben de cesetler gibi sessiz ve hareketsizdim.Yabancı hafifçe gülümsedi bana.Ağlamaktan kızarmış gözlerim yabancının azı dişlerinin uzunluğunu ve sivriliği gördü.Sonra gözlerini…Kahverengi gözlerinin kırmızımsı bir hal aldığını…
Eğilip elini çenemi koyup başımı daha çok kaldırdı.
“Artık onlar ailen değil…Onlar sadece ölü cesetler…”
Ayağa kalkıp yabancıdan uzaklaşmaya başladım…Konuşmaya devam ediyordu.Kadifemsi sesi kulaklarımda her yankılandığında başımı inkârla iki yana sallıyordum.
“ Neden tek sen sağ kaldın bu vahşetin içinde?”
“Neden seni de öldürmediler? ”
Kapıya koşmaya başladım ama inanılmaz bir hızla beni omuzlarımdan yakalayıp aynanın önüne getirdi.Arkamda cesetler kanlar ve bilinmeyen bir kötülük duruyordu.Yabancı yavaşça boynuma kapatan sarı kanlarla kaplı bukleleri çekti ve kanlı boynumu gösterdi.Değişik iki yara izi duruyordu boynumda.Yavaş yara izlerine bastırdı.Yaşadığım acıyla yüzümü buruşturup ondan kurtulmaya çalıştım.
Dudaklarını kulağımın hemen yanına getirdi.Ve kadifemsi sesi kulağımda bir kez daha yankılandı.
“Sen de bu vahşeti yapan varlıklardansın artık…Ölüsün Lorelei…Onlar kadar ölüsün Lorelei…Yürüyen ölüsün…Artık insanları hiç acımadan öldürecek…Sırf kan için her şeyi yapacaksın…Ve senin en azından onlar gibi olmaman –ailen gibi olmaman için- seni bu varlıklara çeviren benim.Seni boynundan ısırıp kanını içtikten sonra zehrimi bırakıp seni benim gibi yaptım.
Hareketsizdim ne cevap verdim ne nefret ettim ne de bağırdım ona…Sadece ona bakıyordum anlamsız boş gözlerle.
Kızıla çalan kahverengi hafif uzun saçları izliyordum.Kırmızımsı kahverengi gözlerini…Soluk tenini ve kusursuz güzelliğini…Ama hiçbir rengin hiçbir kavramın farkında olmadan izliyordum…
Ailem ölmüştü cesetleri salonunun ortasına öylece bırakılmıştı.Duvarlarda çivilere asılan hizmetçiler vardı. Kanları duvardan akıyor ve yere bir kan göledi oluşturuyordu.Ailemin kanları ise bembeyaz halının üstünde şekilsiz çizimler oluşturuyordu.Yüzüm annemin kanı ile lekelenmişti.Arkamda bir yabancı benim yürüyen ölü olduğumu söylüyordu.Ve ben sadece ağlıyordum.
“İsmim Jaune, Lorelei…Ve senin efendin ve koruyucunum…Ben kimim Lorelei?”
Sessizlik…Omuzların daha da sıkıp tekrar sordu.
“Kimim ben Lorelei? Cevap ver BANA!”
Bağırışı tüm salonda yankılandı.Omuzlarımdaki eller canımı acıtıyordu.Sessizce mırıldandım…
“Jaune…Benim efendim ve koruyucum…”
Sesimi kendim tanıyamamıştım.Garipti ve yabancıydı bana o an.
“Ve sen kimsin?”
Başını başıma koydu ve hafifçe gülümsedi.Gülümsemesi acımasızdı korkunçtu ama büyüleyiciydi.
“Ben…Ben vampirim…İsmim Lorelei.”
Başını salladı ve beni bırakıp kapıya doğru gitti.
“Güneş doğmadan seni alacağım Lorelei…Bir iki saatin var…Ailenle vedalaş.”
Dönüp ona baktım.Kapıdan çıkışını izledim.Sonra dönüp aynaya baktım.Kendimi izledim.Ailemin yanına gittim…Diz çöküp onları izledim…
Canavarlar gelip ailemi katletmişti.Annemin kanatları koruyamamıştı onları.Ben ise o canavarlardan biri olmuştum.Gözlerimde yaş kalmamıştı.Acı kalbime fazla geliyordu.
“HAYIR!”
Haykırdım.Durmadan haykırdım.Boğazımdan acı dolu seslerin bomboş ve karanlık kalede yankılanışlarını dinledim.Ay salonda mum alevlerinden yer kaldığınca odaya ışığını gösteriyordu.Işıklar kanların üstüne geliyordu.Usul parlıyordu kan göledi beyaz halının üstündeki kanlı şekiller elimdeki kanlar ve boynumdan yavaşça aşağı süzülen kan…

(devamının gelip gelmeyeceği henüz belli olmayn bi hikaye...)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
[...DeViL...]
..::Yeni Yıldız::..
..::Yeni Yıldız::..
[...DeViL...]


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 21/07/10
Yaş : 29

Lorelei (bir vampirin hikayesi) Empty
MesajKonu: Geri: Lorelei (bir vampirin hikayesi)   Lorelei (bir vampirin hikayesi) Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 6:57 pm

off gerçekten çok güzel yazmşsınnnnn etkileyiciydi Very Happy
bnce devamı gelsn gerçekten çok merak ediyorm Very Happy devamını yazarsn çok sevinirm Very Happy Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hotaru_edward
..::Pembe Yıldız::..
..::Pembe Yıldız::..
hotaru_edward


Mesaj Sayısı : 1634
Kayıt tarihi : 21/05/10
Yaş : 27
Nerden : hayal bahçesinin kuru topraklarından...

Lorelei (bir vampirin hikayesi) Empty
MesajKonu: Geri: Lorelei (bir vampirin hikayesi)   Lorelei (bir vampirin hikayesi) Icon_minitimeÇarş. Ağus. 11, 2010 10:27 am

kuzu bende böyle güzel hikaye çıkar mı?
bence çıkmaz T-T
bu hikayeyi ben yazmadım başka bi forumdaki üyenini bloğunda gördüm koydum buraya *-*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Lorelei (bir vampirin hikayesi)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hazin bir son ve bir sevgi hikayesi.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hayat ve Nefes :: Seçilen Periler-
Buraya geçin: